Bu yazının içeriği
Bu yazı Rollo Tomassi türkçe çevirisidir.
Bir kadın her sabah makyajını yaptığında “sadece kendisi” mi oluyordur ? Ya da estetik operasyon geçiren bir kadın ? Bunu “sadece kendi” olmak için mi yapıyordur ? Peki, topuklu ayakkabı giyip boyunu 10 cm uzatan bir kadın ? Sosyal medya hesabında sadece özenle seçilmiş parti fotoğrafları olan bir kız sadece sadece kendi mi olmuştur ? Peki, saçlarını boyamak onu daha çok kendisi mi yapıyor ?
Eğer kendimiz olmak ideal bir durum olsaydı en büyük ilgi alanım Pazartesi günü koltukta oturup, büyük bir pizza yerken maç izlemek olsaydı bile bir fitness modeliyle çıkmayı bekleyebilirdim değil mi ? Öyle ya sonuçta sadece kendim oluyorum ?
“Sadece kendin ol” efsanesi ile ilgili en büyük sorun kişilik dediğimiz şeyin ateşte dövülen bir demir gibi şekil alabilen bir şey olmasıdır. Kişilik her zaman akış halindedir. Bugün olduğun kişi 2 sene önce olduğun kişi değildi, şuanki olduğun kişi de 2 sene sonra olacağın kişi olmayacak. Hayat boyu taşıdığımız özelliklerimiz olabilir ancak bunlar bile duruma göre değişen şeylerdir. Herhangi bir anda kim olduğunu sorgulayacak olursan bunun senin koşulların ve çevrene bağlı olduğunu görürsün. “Sadece kendin ol” uzun süredir kullanılan ve ne olduğu tam olarak tanımlanamayan bir söz öbeğidir.
Kadın ya da erkek olsun biri en için en zor şey hayat tarzını değiştirmesi gerektiğini duymaktır çünkü bu bugüne kadar uyduğu “sadece kendin ol” tavsiyesinin işe yaramadığını göstermiş olur. Çünkü bu kişiye hayatını doğru yaşamadığını söylemiş oluruz.
Birine uyuşturucuyu bıraktırmaya çalışsaydım kahraman ilan edilirdim, arkadaşımı kanser olma riskine karşı sigarayı bırakmaya teşvik etseydim iyi arkadaş olarak tanımlanırdım. Ancak arkadaşıma kadınlara yaklaşımını değiştirmesini, bunun mutsuzluğunun nedeni olduğunu ve görünüşünde değişiklikler yapmasını söylediğimde sığ biri ilan edilebiliyorum. Bir insan yalnızca kendini geliştirerek, görünüşünü değiştirip, davranışlarını gözden geçirerek bile kendini değiştirebilir.
Kişilik sadece değişken değil, aynı zamanda belli koşullar altında ciddi şekilde değişebilen bir şeydir de. Bunun en basit örneği savaş gazilerinde görülebilen travma sonrası stres bozukluğudur. Bu erkekler kişiliklerini değiştiren travmatik ortamlara maruz kalmışlardır. Bu olayın uç bir örneği olduysa da farklı bir kişi olmanın bir koşullar meselesi olduğunu ispatlıyor.
Eğer benim koşullarım hala Cuma günleri evimde oturup büyük bir pizzayı yiyerek, bira içip, Tv’de anime izlemekse içeriye o seksi fitness hocasının girip aklımı alması makul bir beklenti mi ? Neden ki ? Ben sadece kendim olmuştum ve o beni olduğum gibi sevmeli değil mi ? Eğer kişiliğimi tanımlayan koşullar bunlarsa, benimle benzer koşullarda olmayan biriyle ilişki kurmam ve sürdürmem mümkün olmaz.
Kadınlar “sadece kendin ol” fikrini desteklemekten mutludurlar, mantıken kulağa verilecek en iyi tavsiye gibi gelir. Sonuçta kim sen olmak istemez ki, bu olabileceğin en iyi yer değil midir? Bu düşüncenin yanında sana değişmeni gerektiğini söyleyen biri bencil sebeplerle seni manipüle ediyormuş gibi görünebilir.
“Sadece kendin ol” söylemi kadınların duvara çarpma (epiphany – 30’lu yaşlara yaklaşıp cinsel pazar değerlerinin düşüşe geçtiği yıllar) dönemleri yaklaştığında artık daha az çekici olduklarında onların şişmanlamış ya da çirkinleşmiş hallerini ve yüksek cinsel skorlarını yok sayarak “olduğum kişi olduğum için sevilmek istiyorum” sözleriyle uyumludur.
Bununla beraber bilinçaltı seviyede erkekleri “sadece kendin ol” sözüne inanmaya teşvik etmek kadınların cinsel seçilim için kullandıkları filtreye hizmet eder. Bu filtre güçlenir ve artık kadınlar cinsel olarak beraber olmaya değecek olan partnerleri daha az hataya sahip olarak bulabilirler. Eğer her erkek “sadece kendisi” olursa kadınlar hangi erkeğin beraber olmaya değer olduğunu daha iyi anlayabilirler. Hangi erkeğin kendi hipergamilerini en iyi şekilde doyurabileceğini hatasız olarak görebilirler.
Kişiliğimizi değiştirebiliriz ve içinde bulunduğumuz koşulları değiştirerek kişiliğimizin de değişmesini sağlayabiliriz. “Olana kadar öyleymiş gibi davran” fikri haklıdır. İlk bakışta bunu bir şeyi taklit etmek olarak algılayabiliriz. Ama bir ortamda sevilen, çekici ve komik biriyle karşılaştıysanız ve onu daha önceden hiç tanımıyorsanız onun gerçek mi yoksa kişiliğinin limitlerini sonuna kadar zorluyor olup olmadığını nasıl anlayacaksınız ? Muhtemelen daha önce kişiliği böylesine ışıldamıyordu ve bu kişiliği üzerinde belli bir çalışma gerektirdi. Ve zamanında oldukça aksadı ancak şuan son derece doğala yakın duruyor.
Toplumun size yüklediği rolleri kabul etmeyin. Dikkatinizi çeken, olmak isteyeceğiniz ve insanları sıkmayan bir kimlik yaratın. Başkalarının sizi tanımlamasına izin vermek yerine kendi imajınızın efendisi olun.
Çevirilen yazı:
2 Comments
Çok güzel bir çeviri olmuş devamını bekliyorum
Teşekkürler çeviri için büyüksün Rollo