Seni harekete geçirmen için yakıtla doldurmasına izin ver. Pişmanlıklarla dolu bir insan olmamak için harekete geç. Hayatta bilgi ve güçle dolu bir insan olarak.
Odaklanma
Savaşta odaklanma oldukça kolay bir şekilde olan bir şeydir çünkü savaş tam gözünün önünde gerçekleşiyorlar. Odaklanmaktan başka bir çaren yoktur.
Ama bazen günlük hayatında uzun vadeli hedeflerinin yolunu kaybedersin. O vizyon senden silinir, aklından çıkar. Ama hayır! Ben uzun vadeli hedefimin aklıma iyice yerleşmesini ve onu görüşümden kaybetmemek istiyorum. Aynı şekilde seni uzun vadeli savaşındaki galibiyete götürecek olan önündeki küçük görevlerin, projelerin, kısa vadeli hedeflerinin de.
Ama biz sonucu şuan isteriz, kazanan podyumunu çıkmak için kısa yolu isteriz. Anlık tatminlere ihtiyaç duyarız. Ve kısa vadede başarıyı ulaşamadığımızda bazen uzun vadeli hedefleri görüşümüzden kaçırırız. Kaybolurlar ve odağımızı yitiririz. Böylece günlük görevlerimizi ve disiplini terk ederiz. Günler kayar gider. Günler haftalara dönüşür, haftalar yıllara. Ve bakarız ki hiçbir ilerleme olmamış. Hiç hareket gerçekleştirmedin. İşin aslı artık hedefinden ilk başladığın konumdan da uzaksın. Belki de geriledin. Bu neden oldu ? Çünkü hedefini görüşünden kaybettin. Ve kayboldu. Hafızandan kayboldu ve onunla ilgili tutkun kuruyup gitti ve şunu rasyonelleştirmeye başladın: Belki de yapmam, belki de gerçekten istemiyorum. Belki de bu hedef bana göre değil. Böylece pes edersin, bırakırsın ve kabullenirsin. Mevcut durumu kabullenirsin. Kolay yolu kabullenirsin.
Hayır!
Bunu yapma. Uzun vadeli hedefini kafana iyice gömülü hale getir. Ruhuna yerleştir. Büyük hedefin hakkında düşün, onları yaz, onlar hakkında konuş. Duvarına as. En önemlisi de onlar için bir şey yap. Her gün. Her gün hedefini canlı tutacak, görüş mesafende tutacak ve seni odaklı tutacak şekilde hedeflerine ilerle. Bu adımlar küçük ve önemsiz gibi görünebilir, gene de o adımları at. Yap bunu. Çünkü hedefin kendi kendini gerçekleştirmeyecek. Hepsi sana bağlı.Tereddüt
Sheakespeare’ın oyununda Brütüsün Ceasar’ı öldürdüğü sahnede Brütüs’e ait şu sözler yer alır: Korkutucu bir şey için harekete geçmeden hemen öncesi o ilk hareket hayal ile iğrenç bir rüya arasında bir şey gibidir. Bu günümüze şöyle çevrilebilir: Bir şeyi yapmak için bekliyor olduğun o anda, hareketi başlatmadan önceki o an bir kabus gibidir. Tereddütle boğuştuğun bir savaş alanında gibisindir. O an bilinmezliğe adım atıyoruzdur ve korku ile doluyuzdur. Bu korku tereddüt yaratır, tereddüt ise yenilgiyi getirir.
Tereddüt bizim düşmanımızdır. Tereddüt anın bizi pas geçmesine, fırsatın kaçırılmasına ve düşmana avantaj sağlamaya yarar. Tereddüt korkaklığa dönüşür. Bizi ileri hareket etmekten, insiyatif almaktan, yapmamız gerektiğini bildiğimiz şeyi yapmaktan alıkoyar. Tereddüt bizi yener, bu yüzden biz onu yenmeliyiz.
Kazanmak için, bu anları aşmalıyız. Bekleme, tereddüt. Bunu yapmak için tek yapman gereken gitmek ve harekete geçmektir. Eyleme geç. Yataktan kalk. Ayaklarını yere bas ve ileri adım at. Tereddüt etme, bekleme, ileri git ve kazan.
Yüzleş
Bazen iyi insanlara kötü şeyler olur. Neden bilmiyorum, hayat adil değil. Realite budur.
Hastalıklar ve kazalar kurbanlarının iyi insanlar olup olmadığına bakmazlar. Olan şeylerin sebebi, bahanesi ya da merhameti yoktur. Hatta tanıdığın en iyi insan bile şeytanın pençeleri arasında olabilir. Ve bunu durduramazsın. Peki ne yapacaksın ?
Kızacak, hüsrana mı uğrayacaksın ? İnsanlara mı bağıracaksın ? Üstelik bağıracağın insanlar kim olacak? Negatiflik sarmalı içinde mi yüzeceksin. Bu korkunç durumların sana nasıl hissedeceğini söylemesine izin mi vereceksin? Düşecek misin ? Parçalara mı ayrılacaksın ?
Yoksa bir yol mu açacaksın. Bu durumlarla cesaretle ve mantıkla yüzleşecek misin? Söyleyeyim: Yol açacaksın. Öne çık, insanların aradığı kişi ol, negatifliği absorbe et. Savaşlarda bunu yaparlar, belli askeri belki düşmanın yerini belli etmek için, belki taburun geri kalanına avantaj sağlamak için ön çıkartırlar. Diğerleri bununla baş edemezken ben ederim. Kötü şeyler olurken dik durabilirim. Etrafımdakileri cesaretlendiririm. Bu pozitif tutum yayılır. Ve savaşırız. Savaş kaybedilse de. Bu mücadeleci ruhumuz asla teslim olmaz. Bu da en büyük kazançtır. Kaçınılmaz bir yenilgiyle yüzleşecek olsak bile başımız dik durur. Ayakta kalıp savaşırız.
İyi
Gerilemelerle, başarısızlıkla, gecikmelerle, yenilgilerle ve diğer felaketlerle nasıl savaşırız ? Aslında benim bu durumlarla uğraşmak için son derece basit bir yöntemim var. Yöntemi tek kelimeyle özetlersem o da şudur: “İyi”.
Bir gün benim için iş yapan bir çalışanım bana gelip “Patron sorunumuz var, bir şeyler korkunç şekilde ters gitti” dedi, ona bakıp “iyi” dedim. Sonunda bir gün gene bana işlerin rayından çıktığını söyleyip açıklamasını bitirdiğinde bana baktı ve şöyle söyledi: “ne diyeceğini zaten biliyorum!”. Ona “ne diyeceğim ki?” diye sordum. “İyi diyeceksin” diye cevap verdi.
Ona işler kötü gittiğinde bu kötü şeyin geldiği yerde iyi şeylerin de var olduğunu açıkladım. Görev iptal mi oldu ? İyi başka bir tanesine odaklanalım.
İstediğimiz son teknoloji ürünü alamadık mı. İyi olayı basit tutabiliriz. Terfi alamadım mı ? İyi sonraki sefer daha iyi olayım. Firmaya fon kaynağı bulamadık mı ? İyi firmanın hepsi bize kalmış oldu. İstediğim işi alamadım mı ? İyi. Dışarı çık daha fazla tecrübe kazan ve daha iyi bir özgeçmiş yarat. Sakatlandın mı ? İyi, antrenman yapmaya biraz arar vermen gerek.
Pes mi ettin? Antrenmanda pes etmek gerçek mücadelede pes etmenden iyidir. Yenildin mi? İyi, bu sayede öğrendin! Beklenmedik problemler? İyi, bunun çözümünü öğrenme fırsatı yakaladık. Bu kadar. Kötü şeyler olunca, hayal kırıklığına uğrama. Sadece bak ve iyi de.
Burada basmakalıp bir şey söylemeye çalışmıyorum. Bay pozitif olmaya çalışmıyorum.
Bay pozitif acı gerçeği görmeyi reddeder. Pozitif tavrın problemi çözeceğini düşünür. Ama çözmez. Aynı şekilde problemin üzerinde kalmak da problemi çözmez. Bunun yerine gerçekliği kabul et ve çözüm üzerine odaklan. Sorunu al, gerilemeyi al, problemi al ve iyi bir şeye dönüştür. Sonuç olarak eğer "iyi" diyebiliyorsan tahmin et sonra ne olur? Bu hala yaşıyor olduğun anlamına gelir, hala nefes alıyorsun. Ve eğer nefes alıyorsan, içinde hala savaşacak bir şeylerin kaldığını gösterir. Ayağa kalk, üzerindeki tozları silkele, hedefe dön ve saldır.Ölüm
İyi denilen şey kayıpların en büyüğü olan ölüme karşı nasıl uygulanabilir ? Ölümde iyi bir şey olmadığını düşünmek kolaydır. Hayatta kaybettiğim kişilerden sonra onlarla olan anılarımı, güzel zamanlarımızı, onların eşsiz karakterlerini ve bana kattıkları şeyleri hatırlarım. Onların hayatta olduğu zamanların ve aynı zamanda ölümlerinin bana pek çok şey öğrettiğini fark ederim. Bende bıraktıkları izleri. Ve bu açıdan ölümlerinde bile iyi bir şey bulurum.
Öncelikle bu insanlarla kısa bir süre de olsa hayatı paylaştığım için şanslıyımdır. O eşsiz zamanlar ve hatıralar ve onların güzel kişiliklerini tanımışımdır. Bana bu fırsatı vermişlerdir. Ve ölümlerine gelince, evet ölüm zalim bir şey ama aynı zamanda adil de.
En sevdiğimiz insanlar neden ilk alınanlar oluyor bilmiyorum ama ölüm kaçınılmaz. Ondan kaçabilen kimse olmayacak ve yaşamın bir parçası. Karanlık ile ışık arasındaki zıtlık gibi. Ölüm olmadan yaşam olmazdı. Kaybettiğim insanlar bana bunu hatırlattı, hayatın ne kadar değerli olduğunu. Her gün için şükretmek gerektiğini öğrendim. Öğrenmek, büyümek, gülmek ve yaşamak için. Her gün amaç ve tutkuyla yaşamak için. Sabahları minnettar bir şekilde kalkıp dünyanın verdiği fırsatlar için minnettar olmak için.
Bu fırsatları elinden alınan insanlar var. Ölümün acı elleri içinde. Onlar bu fırsatı bulamadılar, onların anısına saygı göstereceğim ve bu yüzden yaşayacağım. Daha fazla ağlamak ya da yas tutmak yok. Evet hatırlamak var ama bunda takılı kalmak yok
Her gün
Bu yarı zamanlı bir iş değil. Mesaiyi bitirip eve gidiyorum diyemezsin. Hafta sonları ara veremezsin. Hayır. Burada hafta sonları diye bir şey yoktur. Bu her zamanını kapsayan bir iş. Her gün Pazartesi. Bu dediğimi sevmemiş olabilirsin. Ben mi? Ben seviyorum. Bana göre her gün bir başlangıç. Her yeni gün, her yeni hafta hayatta yeni bir deneme şansı. Fırsat kapıya bir adamın güne saldırması gibi gelir. Bugün be hazırım, saldırganım, baskı kuruyorum ve atağa geçiyorum. Tabi ki yorulacağım, dayak yemiş gibi olacağım. Yere serildiğim bazı kötü günlerim olacak. Ama durmayacağım.
Daha fazla bahane,
daha fazla “yarın başlayacağım”,
daha fazla “sadece bu seferlik”
yok!
Artık İrademin eksik oluşunu, kolay yolu seçmeyi, sağlıksız şeyler ve verimsiz düşünceler içinde boğuşmak yok.
Hayır, bunların daha fazlası yok.
Artık mükemmel anı beklemek, daha fazla kararsızlık, daha fazla yalan ve zayıflık yok.
Artık güçlü olma zamanı. Güç, irade ve sarsılmaz irade zamanı.
İstediğim şey olacağım, istediğim kişi olacağım. Ve ancak, sadece o zaman dinlenmek için duracağım.
1 Comment
Hocam sabah koşusu yapmayı istiyordum. Birkaç kez de yaptım. Ama çoğunlukla sabah köründe kalkıp ayağa kalkınca içimde bir ses beliriyor, bana diyor ki “sanki profesyonel boksörsün, sanki emekli deniz piyadesisin…” vs.
İçimizde olan ve bizi geriye çeken iç sesimizi nasıl yok ederiz?