Bu yazının içeriği
Evliliğe karşı olmadığımı ve bir ailem olduğunu söyleyerek söze başlamama izin ver. Bizler sadece primatların birazcık daha yüksek bir formuyuz ve erkek olarak bizler tohumlarımızı yaymak için dizayn edildik. Bu bizim biyolojik zorunluluğumuz.
Ancak ben eğer evliliğin yürümezse eyaletin senin zenginliğe, özgürlüğüne ve çocuklarına erişimine yapacağı şeye karşıyım.
Dünya çapında boşanma oranları ufak farklılıklar gösteriyor. Ama olasılıklara göre evliliklerin yarısı ilk yedi yıl içerisinde bitiyor. Hatırla, istatistikler diğer yarıdaki, boşanmayan, mutsuz, sekssiz kalmış erkekleri görmezden geliyor.
“Acevedo ve Aron”un romantik aşk ve uzun süreli ilişki üzerine yaptığı bir araştırmada, katılımcıların sadece %13’ünin ortalama 8.39 yıl beraber kalarak romantik bir aşk hissettiklerini keşfetmişler. Ve sadece %2’si birbirine takıntı hissediyormuş.
Sonsuza kadar mutlu yaşama olasılığı evliliklerde pek de yüksek değil. Ve genellikle yıkık şekilde bırakılan kadın değil, erkek oluyor. Bu erkekler boşanma makinesinin dişlileri arasına atılıyor ve makine onları diğer taraftan tükürüyor.
Tarih boyunca erkekler her zaman feda edilebilir cinsiyet olmuştur ve kadınlar korunan cinsiyettir. O açıdan bakılırsa bugün aile mahkemesinin erkeklere düşmanca yaklaşırken, kadınların lehine kararlar vermesi şaşırtıcı değildir.
Bugünün Batıdaki evlilik gerçekliğe bazı soğuk, zor gerçekler bombası bırakmaya sıra geldi:
Evlilik kadınlar için yüksek ödül / düşük risk içeriyor. Ama erkekler için düşük ödül / yüksek risk içeriyor – Richard Cooper
Bu bölümde şunu açık etmeliyim ki: Batı aile hukuku dediğimde bugünün feminizm versiyonundan etkilenen birinci dünya ülkelerini, modern ülkeleri kast ediyorum.
Tarihin büyük bir bölümü boyunca erkekler evin lideriydi. Karısının ve çocuklarının yaptığı şeylerden sorumlulardı ve evi bir düzen içinde yönetirlerdi. Eğer bir adamın evi kaleyse, o zaman içindeki herkes onun tebaası idi.
İşlerin ne zaman ve nerede tersine döndüğünü kimse tam olarak bilmiyor. Ama işler 1800’lerin sonlarında eyalet yeni yasalar çıkardığında değişmeye başladı. Mesela 1895’te Londra’da çıkan bir yasa akşam 9’dan sonra erkeklerin karılarını dövmelerini yasakladı. Ancak bu kadınları korumak için çıkmamıştı, yoğun şehirdeki ses kirliliğini önlemeyi amaçlıyordu.
Stephanie Coontz “Evliliğin tarihi” adlı kitabında şu sonuca vardı: onlarca bin yıldır, insanlar aşk için evlenmediler, yasalar önünde kazançlı çıkmak, varlık ve etki için evlendiler. Aşk denklemin bir parçası bile değildi.
Erkekler aile birimi için %100 otorite ve %100 sorumluluk sahibiydi. Aile ve akrabaları tıbbi yardım, yasal yaptırım, yaşlılar, eğitim ve başka konular üzerinden faydalar kazanırdı. Erkekler evin başıydı ve bir erkeğin ailesini nasıl yöneteceğine eyalet karışmazdı.
Bu zaman maskülen değerlere iki taraftan da saygı duyulurdu ve değer verilirdi. Ama son yüz-elli yıldır feminizmin toksik versiyonu hepsini değiştirdi. Toksik feminizm rolleri değiştirdi, artık hem kadın hem de eyalet evin başıydı.
Bugünün erkeklerinin evlerinde otoritesi yok ancak hala %100 sorumlulukları sürüyor. Erkekler tüm finansal sorumlulukları hala üstlenirken, neredeyse tüm otorite erkeklerden alınmış ve hem hükümete hem de kadınlara verilmiş durumda.
Daha fazla sorun yaratan kısım şu ki: artık ilk başta gerçek olanın ne olduğu gibi temel bir şeye bakılmıyor, bizler artık kadın erkeği suçlayınca bunun otomatik olarak doğru olduğuna inanıyoruz, hiçbir soru sormadan.
Kanada’da boşandığımda sürecin nasıl ilerleyeceğini bildiğimi düşünmüştüm. Ama neyle karşı karşıya oldum konusunda hiçbir fikrim yokmuş. Boşanmaya toy gözlerle yaklaşmış, herkes için adil bir çıkış yaracak basit bir süreç olarak görmüştüm. Beklentilerim beni ters köşe yaptı.
Aslında, ölümüne yanılıyordum.
Aile avukatımla konuştuğum ilk saat içinde, beni umutsuzluk içinde bırakan herkes bana bir sürü gerçeklik bombası bıraktı. Aslında kızımı tekrar görebilme şansına sahip olduğumu düşünüyordum. Ama biryandan zenginliğimin beni terk etmesini izlerken ve çocuğumdan uzaklaştırılırken, hayatımın geri kalanına eyalet ve eski karımın önünde dizlerimin üzerine çökerek geçirecektim.
Avukatımın sözlerini hiç unutmuyorum: “eğer penisin varsa ve mahkemeye gidersen, davayı kaybedersin, hem de kötü bir şekilde.” Şok olmuştum.
Feminizm kadınlara daha fazla oyun alanı açmıyor muydu?
Kadınlar erkeklere eşit değil miydi?
Eğer öyleyse bana neden, eğer penisle doğduysam aile mahkemesinde otomatik olarak kaybedeceğim söylendi?
Aile mahkemesindeki sürekli değişimlerin asıl amacının çocuklarına bakmayan, kötü babalarla baş etmek için olduğunu söylerler, doğru mu? Değişti ve değişmeye devam etti, erkeklere karşı üstünlükçü hareket hiç durmadı.
Bugünün dünyasında kadınlar hem evde hem de aile mahkemesinde üstün hükümdarlardır. Batı hükümeti erkeklerin lehine olan şeyleri yok ederken, kadınların lehine olan şeyleri yasal olarak korumaya ve geliştirmeye çalışıyor.
Eğer evliliği düşünüyorsan, yapabileceğin en iyi şey yerel aile avukatından bir saatlik bir randevu almandır. Otur, iyi dinle ve eyaletindeki yasaların erkeklere nasıl bir muamele yaptığını öğren. Çünkü %50 şansla evliliğin boşanmayla bitecek.
Hatırla, boşanma istatistikler evli kalan insanları hesaba katmıyor. Çünkü bu insanlar bırakıp gitmek için çekici değiller, fakirler ve seçeneksizler. Ya da basitçe korkaklar.
Süren mutsuz evliliklerin sayısını hesaplamak neredeyse imkansızdır.
Anneden babaya karşı yapılan ev işi şiddet suçlamaları kadınların Batılı aile mahkemelerine yerleştirdikleri bir kozdur. Erkekler sahte ve abartılmış ev içi şiddet iddialarıyla kendi evlerinden zorla atılıyorlar. Mahkemeler babayı anneye makul olmayan ödemeler yapmaya zorlarken, aynı zamanda çocuklarından da uzaklaştırılıyorlar. Parasını ödediğin eve girmekten, babası olduğun çocuğa ulaşmaktan seni alıkoyuyor.
Bir keresinde karısı tarafından birkaç defa aldatılmış bir adamla koçluk görüşmesi yapmıştım. Artık bu kadarının yettiğini ve kadından boşanmanın zamanı geldiğini söylüyordu. Acı ayrılma süreci boyunca, bir keresinde kadına parmağını doğrulttuğu ve kızgınca “sen bir yalancısın” dediği için üzgündü.
Bu parmak işareti kadının polisi araması için yeterli olmuştu. Ev içi şiddet iddiası ortaya atılmıştı ve işin içine polisler girmişti. Ortada bir şiddet ve fiziksel temas yoktu. Sadece parmak doğrultulmuş ve üç kelime söylenmişti.
Şimdi söyleyeceğim cümleyi her zaman aklında tutman hayatidir: Evlendiğin kadın asla boşandığınla aynı kişi olmaz.
Hatırla, Batılı aile hukuku kadınları zayıf cinsiyet farz ederek yazılmıştır. Erkekler standart olarak imtiyazlı ve tacizci cinsiyet konumundadır.
Erkekler şunu anlamalı ki aile yasaları ve kadın doğasının bir kombinasyonu olarak, kadınlar boşanma sırasında çocuklarının babasına aşırı derecede kötü davranma motivasyonuna sahiptirler.
Aile mahkemesi tarafından yazılmış kadını merkezli finansal ödüller çok dikkat çekicidir. Bunları kadınları çocukların tek vesayetçisi olma konusunda cesaretlendiriyor. Çocuğun birinci vesayetçisi olduğu için, para ve tüm karar verme kapasitesi vesayeti alan tarafa geçiyor. Bu da 10’da 8 oranla kadındır.
Bir şeyi açığa kavuşturalım. Kadınlar doğaları gereği fırsatçıdırlar, bu onların kodlarına yazılıdır ve bu sapienslerin bu kadar başarılı türler olmalarının nedenlerinden biridir. Fırsatçılık olmadan, kadın ve çocuklarının hayatta kalma ihtimali zayıf olurdu. Kadınları bunun için suçlayamazsın, fırsatçılık bir hayatta kalma mekanizması olarak evrilmiştir.
Kadının bu beceriye ona en iyisini sağlayan eşi bulmak ve hipergamisini optimize etmek için ihtiyacı vardır. Eğer birine bu doğal fırsatçılığı, diğerlerinden fayda sağlama dürtüsünü verirsen, tahmin et ne olur, bunu yaparlar.
Kadınların fırsatçılığı sadece yakın tarihte eyalet ve aile mahkemesi tarafından tamamıyla destekleniyor. İlginç bir şekilde, son 150 yıl öncesine kadar, eğer bir boşanma olsaydı erkek genellikle çocukların vesayetini ve kadının da kazandıkları dâhil tüm aile varlıklarını alırdı.
Bir ebeveyn vesayet haklarını aldığında, diğer ebeveynin rızası olmadan tüm kararları verme hakkına sahip oluyor. Nerenin yasalarına göre boşandığına bağlı olarak bu okul seçme, ek müfredat programları, din, sağlık prosedürleri ve hatta nerede yaşanılacağını seçme.
Aynı zamanda finansal ödüller de küçük değildir. Bunlar vesayeti alamayan tarafı güçsüzleştiren üç temel finansal şey:
Erkeğin ilk sorumluluğu: Eğer evi geçindiren kişi erkekse, eşi çalışmıyorsa veya erkekten çok daha az kazanıyorsa, bu erkeğin eski eşine ödemesi gereken paradır. Bazı erkekler bunu kadın ev hanımı olduğu için, bazı erkekler de eşli evlilikten sonra çalışmayı bıraktığı için öder.
İki durumda da evlilik bittiğinde kadının bakım masraflarını karşılamaktan sorumlusun. Aylık gider ve ödemelerin süresi nerede yaşadığına göre ve ne kadar evli kaldığına göre değişir. Bazı yerlerde, mesela California gibi, 10 yıl ve daha fazla evli kaldıysan ömür boyu nafaka ödersin.
Çocuk desteği, vesayeti alan ebeveyne çocuğun masraflarını karşılamak için ödenir. Popüler olan inancın aksine bu tutar çocuğun hayatta kalabilmesi için gerekli olan miktar gözetilerek belirlenmez. Onun yerine eyaletin belirlediği miktar gözetilir. Benim bunu hesaplayan bir arkadaşım vardı. Evliliği boyunca, çocuğun gıdası, kıyafetleri vb. aylık 500$’a mal oluyormuş.
Ancak onu yasal olarak ayda 4.367$ dolar ödemeye zorunlu kılmışlar. Çocuk desteğinin büyük bölümü anneye gidiyor, çocuğa değil.
Evlilik bağının bitmesinden sonra sahip olunan mallar genellikle 50/50 bölünür. Ancak Avustralya gibi yerlerde anne malların yarısından daha fazlasıyla ödüllendirilir. O yüzden, önce ya da sonra kazandığın her mal ortadan ikiye bölünür, ona satın almak için kimin ödediğine bakılmaksızın.
Bazı durumlarda, evlilik öncesi anlaşması, evlilikten önce kazanılan malları koruyabilir. Ama evlilik sürecinde durumlar değişirse veya evliliğin süresi uzadıkça, o zaman hakim büyük ihtimalle evlilik öncesi anlaşmaya bakmadan karar verecektir, kağıtta yazanların bir değeri olmayacaktır.
Erkekler nadiren evde durup çocuk büyütürler ve kadınlar eş seçim stratejileri bakımından hipergamiktirler, o yüzden kadının boşanırken para ödemesinin ne kadar olasılıktan uzak bir durum olduğunu anlayabilirsin. Vakaların çoğu erkeklerin finansal olarak bitmeleriyle sonuçlanır. Ve çocuklarına erişimleri kısıtlanırken, bir yandan kadın çocuklarını adamdan uzaklaştırır, çaresizce paralarının eski karılarına akmasını seyrederler.
Hipergami evlilik yeminini umursamaz: “zenginlikte ve fakirlikte, hastalıkta sağlıkta… ölüm bizi ayırana dek.”
Boşanma –kariyer ya da girişimcilik değil- istatistiksel olarak hala kadınların kendilerine zenginlik yaratmaları için bir numaralı yol.
Bunun açık bir örneği şu: Ben bu bölümü Starbucks’ta yazarken yanımdaki masadaki kadın kız arkadaşına kocasından şikâyet ederek şöyle diyordu :”Onu boşayabilir, mal varlığının yarısını, çocukları ve evi alabilirim ve onu bir daha görmek zorunda kalmam”
İşte bu beyler, feminizmin toksik versiyonunun yarattığı dünya.
İlkbahar 2019’da, Twitter’da erkekleri bekar annelerle ilişkiye girmenin zorlukları konusunda uyardığım için, dünya çapında sinirli, bekar anne gazeteciler bana saldırdı. 50 dakikalık konuşmamdan bir düzüne ufak parçalar kesmişlerdi.
Kanalımda “The truth like hate, to single moms that hate the truth (gerçeklerden nefret eden annelere, nefret gibi görünen gerçekler)” videosuna bakarak, cevabımı içeren videoya ulaşabilirsiniz.
Erkeklerden ve bazı kadınlardan bu hoş olmayan konuyu aydınlattığım için övgüler de geldi. Ama en büyük destek “Kim Brown” ın yorumlar kısmında belirmesi ile geldi. Şöyle diyordu:
Beni kızdıran şey şu: benim kocam yılda 50.000$ kazanıyor, ben bunun yarısı kadar kazanıyorum. Ama insanlara sorumluluk almakla ilgili konuştuğunuzda şunu fark ediyor musunuz? Eğer ben kocamdan ayrılsam ve devletin beni desteklemesiyle bekar anne olsam, çok daha fazla param olurdu. Bizim çift olarak ödediğimiz vergilere karşı, eğer yalnız yaşasaydım devletin bana verecekleri, bunlara yakın bile değil. O yüzden eğer kadınlar kocalarından ayrılırlarsa durumlarını geliştirmiş oluyorlar. Toplumun kötü seçimler yapan kişileri böyle ödüllendirmesi hastalıklı bir şey.
Durumu daha da ayrıntılandırıyor:
Bekar anne olan bir arkadaşım, benimle aynı işi yapıyor ve aynı parayı kazanıyor. Oturup finans durumlarımızı karşılaştırdık ve hükümetten aldığı tüm yardımlar ve vergi indirimleri ile benim ailemin kazandığından ayda 1000$ gibi daha fazla gelir elde ediyor. Bana göre, bu sadece bekar anneleri ödüllendirmek değil, kocaları ve çocuklarıyla oturan orta ve düşük gelirli kadınları da cezalandırmaktır.
Bazı erkekler kız arkadaşlarını “içinde Tanrı korkusu olan dindar bir kadın” olarak tanımlayıp, dediklerime karşı çıkabilir. Veya güzel nişanlısının geleneksel değerleri olan bir evden geldiğini ve mutlu yirmi yıllık evlilikleri olan ebeveynlere sahip olduğunu söyleyebilir.
Bu iki sebepten ötürü yeterli değildir:
Koçluk görüşmesi yaptığımız bir adam bir kere konuşmanın önemli bir bölümünü eşinin evlilikteki dönüşümüne ayırmıştı. Kiliseye giden dindar bir kadındı, parçalanmamış bir evden çıkmıştı ama boşanma sürecinde tanınamaz birine dönüşmüştü.
Karısının boşanmada 180 derece dönüş yaptığını görmesi onu şok etmişti. Sahte ev içi şiddet suçlamasıyla onu evden attırmıştı. Kadına evin satışı konusunda kontrol verilmişti, çocukların vesayeti kadına verilmiş ve maksimum çocuk nafakasını almaya hak kazanmıştı.
Ben şahsen evliliği bugünkü eyalet koşulları içinde onaylayamıyorum.
Ama Rich, erkeklerin “iyi bir kız” bulup, yerleşik yaşama geçme sorumlulukları yok mu?
Hayır, böyle bir şey yok. Ancak erkeklerin mümkün olan en iyi versiyonlarına evrilme sorumlulukları var. Eğer bir kadın senin çerçevene girerse, hayatının ek bir parçası olursa (odağı değil) ve çocuk istiyorsan, o zaman –sadece o zaman- çocuk sahibi olmayı düşünebilirsin (kızı değerlendirme adına iki senelik süreçten sonra)
Ama her zaman hatırlamalısın… Kadınlar her zaman fikrini değiştirme hakkına sahiptir.
Tüm yapman gereken boşanma forumlarında 10 dakika dolaşmak ve bir sürü kadının sadece onların vücudundan çıktı diye kendilerini çocuğun tek sahibi olarak gördüklerine şahit olmaktır. O yüzden çocuğun ilk vesayetini alma hakkını ellerinde tutuyorlar.
Daha iyisi, bir akşamüstü aile mahkemesine git ve orada babalara nasıl davranıldığını kendi gözlerinle gör.
Sosyal koşullandırma, medya, feminizm ve yasalar erkekleri çocuklarına babalık yapamayacak beceriksiz palyaçolar olarak gösteriyor. Eyalet babaları vergi olarak sağıp, bu varlıkları anneye transfer ediyor.
Toplum bekar anneleri babalar gününde daha da fazla kutluyor. İki partnerinde işini yapan bekar anneleri kutsayan meme(komik fotoğraf vb) lerin ortada dolaştığını görebilirsin. Ancak aynısı anneler gününde bekar babalar için olmuyor.
Toplumun feminize olmasıyla ilgili daha fazla bilgi için kanalımda “Why are today’s men so feminized? (Bugünün erkekleri neden feminize)” videomu izleyebilirsin.
Tarih boyunca erkekler değerliydi. Ancak yavaşça harcanabilir ebeveynlere dönüştürüldük ve sağmalık vergi ineği olarak muamele görmeye başladık. Babalar artık evin başı değil, evin başı eyalet olmuş durumda. Eyalet kadınların iyi bakıldığına emin olmak istiyor. Bu babanın zararına bir durum oluştursa bile.
Şunu anlamak çok önemli: “Evlendiğin kadın boşandığın kadın ile aynı kişi olmayacak.” Sözlerimin altını çiz: kadının gerçek rengi boşanmada açığa çıkacaktır.
Bir tarafın iyiliği diğer tarafın kötülüğü anlamına gelecektir. Boşanmalarda kazan-kazan durumu kadın hipergamisinden dolayı nadirdir. Ve eğer kadın kendinden düşük değerde bir erkekle evlendiyse (bu daha da nadirdir) o zaman ortaya çıkabilir.
Kadınların doğal risk alıcılar olmadığını anla, erkekler öyledir. Kadınlar boşanmaların %80’ini başlatıyor ve sıklıkla bunu aylar veya yıllar önceden planlıyorlar. Bunu yapıyorlar çünkü bu işten eyalet yasaları sayesinde iyi bir şekilde sıyrılabilecekleri özgüvenini taşıyorlar.
Gereksiz riskin kadının doğasında olmayan bir şey olduğunu hatırla çünkü kadınlar kaybetmemeye oynar, erkekler kazanmaya oynar.
Richard Cooper – The Unplugged Alpha Kitabı Türkçe Çevirisidir.
1 Comment
35 tên önce evlenilmez teşekkürler çeviri için hocam